MÜSNED-İ HANBEL

BABLAR    KONULAR    NUMARALAR

SİYER

<< 3422 >>

72- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Uhud Savaşından Önce Gördüğü Rüya

73- Uhud Günü Safların Düzenlenmesi ve Komutana itaatin Önemi

 

72- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Uhud Savaşından Önce Gördüğü Rüya

 

1. Cabir b. Abdillah

 

- - (-)

25228- Cabir b. Abdullah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Rüyamda kendimi sağlam bir zırhın içinde gördüm. Yine boğazlanmış sığırlar gördüm. Gördüğüm bu sağlam zırhı Medine olarak yorumladım. Boğazlanan sığırları da asker olarak tevil ettim. Vallahi Allah'ın yaptığında hayır vardır. '' Sonra sahabeye: "Medine'de (savunmada) kalsak ve onlar Medine'ye girince onlarla savaşsak'' buyurdu. Sahabe: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar Cahiliye döneminde bile Medine'ye (saldırıp) giremedi, Müslüman olduktan sonra nasıl girer?" dediler. -Affan rivayetinde: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: ''0 zaman siz bilirsiniz'' buyurdu" ibaresi geçmiştir- Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zırhım giyince, Ensar: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in görüşünü reddettik" deyip Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek: "Ey Allah'ın Nebii! Bildiğin gibi yap" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bir Nebiin zırhını giydikten sonra, savaşmadan çıkarma hakkı yoktur'' buyurdu.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Darimi (2/55) ve Hakim (2/129) rivayet ettiler.

 

 

73- Uhud Günü Safların Düzenlenmesi ve Komutana itaatin Önemi

 

1. Bera b. Azib

 

- - (-)

25229 (1)- Bera b. Azib der ki: Uhud savaşında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), elli okçunun başına Abdullah b. Cubeyr'i koydu. Onları önemli bir yere konuşlandırıp: ''Cesetlerimizi kuşların alıp götürdüğünü görseniz dahi ben size haber vermeden sakın yerinizden ayrılmayın! Düşmana galip geldiğimizi ve yendiğimizi görseniz dahi ben size haber vermeden sakın yerinizden ayrılmayın!" emrini verdi. Müslümanlar, müşrikleri hezimete uğrattı. Vallahi Müşrik kadınların dağa doğru kaçışırken yukarı çektikleri eteklerinden bacakları ile halhallarını gördüm. Abdullah'ın yanında duranlar: "Ganimet! Ahali, ganimete yetişin! Arkadaşlarınız zafer kazandı, hala ne duruyorsunuz!" diye bağrışınca, Abdullah b. Cubeyr onlara: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in size söylediğini unuttunuz mu?" dedi. Ancak onlar: "Vallahi yanlarına gidecek ve biz de ganimetten bir şeyler alacağız" karşılığını verdiler ve meydana indiler. Yerlerinden ayrılınca da işler tersine döndü ve bozguna uğradılar. İşte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkalarından çağırdığı kimseler bunlardır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında oniki kişiden başka kimse kalmamıştı. Bizden yetmiş kişiyi şehid ettiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabı Bedir'de yüz kırk müşriki ele geçirmişlerdi. Bunların yetmişi esir, yetmişi ise öldürülmüştü.

(Savaş sonrası Müslümanlar dağa çekilince) Ebu Süfyan üç defa:

"Muhammed aranızda mı?" diye seslendi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanların cevap vermemelerini istedi. Ebu Süfyan ikişer defa: "İbn Ebi Kuhafe aranızda mı? İbnu'l-Hattab aranızda mı?" diye seslendi. Ancak cevap gelmeyince arkadaşlarına dönüp: "Bu sorduklarım ölmüşler. Onlardan istediğinizi aldınız!" dedi. Bunun üzerine Ömer dayanamadı ve: "Vallahi yalan söyledin ey Allah düşmanı! Sorduğun kişilerin hepsi de hayatta! Seni hüsrana uğratacak kişiler hala yaşıyod" diye seslendi.

 

Ebu Süfyan: "Bugün, Bedir gününün karşılığıdır! Savaş da bir lehte, bir aleyhte olur. Ölülerinizin uzuvlarının kesildiğini, onlara müsle yapıldığını göreceksiniz! Ben bunu emretmiş değilim, ama yapılmasına da üzülmedim" diye seslendi ve: "Hubel uludur! Hubel uludur!" demeye başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanlara: ''Ona cevap vermeyecek misiniz?"

buyurunca, Müslümanlar: "Ey Allah'ın Resulü! Ona nasıl bir cevap verelim?" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "''Allah daha yüce ve daha uludur!'' deyin!" buyurdu. Ebu Süfyan: "Bizim Uzza'mız var! Sizin ise bir Uzza'nız yok!" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanlara: ''Ana cevap vermeyecek misiniz?" buyurdu. Müslümanlar: "Ey Allah'ın Resulü! Ona nasıl bir cevap verelim?" dediklerinde, Allah Resulü: '' ''Allah bizim mevlamızdır! Oysa sizin bir mevlanız yoktur!'' deyin'' buyurdu.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Buhari (3039, 3986, 4067, 4561), Ebu Davud (2662) ve Nesai, es-Sünenu'l-kübra.'da (11013) rivayet ettiler.

 

 

 

25230 (2)- Bera b. Azib der ki: Uhud savaşında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), elli okçunun başına Abdullalı b. Cubeyr'i koydu. Onları önemli bir yere konuşlandırıp: ''Cesetlerimizi kuşların alıp götürdüğünü görseniz dahi ben size haber vermeden sakın yerinizden ayrılmayın!" emrini verdi. Bu okçular ganimetleri görünce: "Ganimete yetişin!" dediler. Abdullalı onlara: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) size: ''Yerinizden ayrılmayın'' demedi mi?" diye çıkıştı. Bir başkası, " ... sevdiğiniz zaferi size gösterdikten sonra; baş kaldırdığınız,[Al-i İmran 152] ayetini: "Ganimetleri ve düşmanın kaçtığını gördüğünüzde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) isyan ettiniz" şeklinde açıklamıştır ve bu ayetin bu olay üzerine nazil olduğunu söylemiştir.

 

 

2. İbn Abbas

 

- - (-)

25231- İbn Abbas: "Allah'ın Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Uhud savaşı sırasında yaptığı yardım gibisini başka hiçbir yerde yapmış değildir" deyince, onu dinleyenler bu sözünü biraz garipsediler. Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: "Bu söylediğime inanmayan ve kabul etmeyenlerle aramızda Kur'an hakem olsun. Allah, Uhud savaşı konusunda: "And olsun ki, Allah, size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kafirleri öldürüyordunuz, ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten sonra gevşeyip bu hususta çekiştiniz ve isyan ettiniz. Sizden kimi dünyayı, kimi Ahireti istiyordu; derken denemek için Allah sizi geri çevirip bozguna uğrattı. And olsun ki O, sizi bağışladı. Allah'ın inananlara nimeti boldur"[Al-i İmran 152] buyurmuştur. Burada kastettiği kişiler, tepedeki okçulardır. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları bir yere konuşlandırıp: ''Arkamızı koruyun! Öldürüldüğümüzü görseniz dahi bize yardıma gelmeyin! GanimetIeri topladığımızı görseniz de katılmak üzere yanımıza gelmeyinr emrini verdi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşrikleri hezimete uğratıp ganimetler ortada kalınca okçuların hepsi yerlerinden inip müşriklerin askeri karargahına girdiler ve ganimetleri toplamaya başladılar. Bu karagaşada Müslümanların safları şu şekilde -ki İbn Abbas burada parmaklarını birbirine geçirdi- birbirine girip karıştı. Okçular konuşlandıkları yeri terk edince müşriklerin atlı birliği o yerden, Müslümanlara arkadan saldırıya geçti. Bu kargaşada herkes birbirine vurmaya başladı. Burada Müslümanlar birçok şehit verdi. Oysa günün ilk saatlerinde savaş Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabının lehineydi ve müşrik sancaktarlardan yedi veya dokuz kişi öldürülmüştü.

Arkadan gelen bu saldırıdan sonra Müslümanlar dağ tarafında dolandılar, ancak sığınınak istedikleri Gar denilen yere (mağaraya) ulaşamadılar. Mihrils denilen büyük kayanın alt tarafında iken Şeytan: "Muhammed öldürüldü!" diye bağırdı. Bu haberin doğruluğu konusunda kimse şüpheye düşmedi. Bu şekilde öldürüldüğünden yana herhangi bir şüphe taşımazken dağın eteklerinden üst tarafa çıktığını gördük ki yürüyüşünden onu tanımıştık. Onu gördüğümüze o kadar sevindik ki başımıza geleni bile unuttuk. Bulunduğumuz yere doğru çıkarken de:

''Nebilerinin yüzünü kanatan bir topluluğa Allah'ın öfkesi çok şiddetli olacak!'' diyordu. Arada bir de: ''Allah'a yemin olsun yanımıza kadar artık çıkamazlar i '' diyordu.

Yanımıza ulaşınca biraz bekledi. O esnada Ebu Süfyan dağın alt tarafında: "Hubel uludur! Hubel uludur! İbn Ebi Kebşe (Muhammed) nerede! İbn Ebi Kuhafe nerede! İbnu'l-Hattab nerede?" diye bağırmaya başladı. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü! Ona cevap vereyim mi?" diye sorunca, Allah Resulü: ''Ver!'' buyurdu. Ebu Süfyan bir daha: "Hubel uludur!" diye bağırınca, Ömer: "Allah daha yüce ve daha uludur!" karşılığını verdi. Ebu Süfyan bir daha: "İbn Ebi Kebşe (Muhammed) nerede! İbn Ebi Kuhafe nerede!" diye bağırınca, Ömer: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işte burada! Ebu Bekr de burada! Ben de işte buradayım!" karşılığını verdi.

Ebu Süfyan: "Bugün, Bedir savaşının karşılığıdır! Günler karşılıklı, savaşlar da bazen lehte, bazen aleyhtedir" deyince, Ömer: "Ama eşit değiliz! Zira bizim ölülerimiz Cennette, sizin ölüleriniz ise Cehennemdedir!" karşılığını verdi. Ebu Süfyan: "Bu sizin iddianız. Öyle olacaksa kaybeden ve hüsrana uğrayan biz olacağız!" dedi ve ekledi: "Ölülerinize müsle yapıldığını görürseniz bilin ki bu, liderlerin emirleri ile yapılmış değildir." Sonra cahili duyguları daha ağır bastı ve: "Ama müsle yapılırsa da bundan rahatsızlık du yınayız" dedi.

 

[Hasen]

 

Diğer tahric: Hakim (2/296-297) rivayet etti. Heysemi (10073) der ki: "Hadisi Ahmed rivayet etmiş olup senedinde Abdurrahman b. Ebi'z-Zinad bulunmaktadır ki; bu ravi zayıf olmasına rağmen güvenilir sayılmıştır."

 

 

3. İbn Mes'ud

 

- - (-)

25232- İbn Mes'ud anlatıyor: Uhud savaşı sırasında kadınlar Müslüman erkeklerin arkasında, müşriklerden yaralı düşenlere saldırıp öldürüyorlardı. O günde Müslümanlardan hiç kimsenin dünya peşinde olmadığına dair yemin etsem, yeminimin yerinde olmasını umardım. Ne var ki daha sonra Allah: " ... Sizden kimi dünyayı, kimi Mireti istiyordu ... "[Al-i İmran 152] buyurdu. Müslümanlar (okçular) Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emirlerine itaat etmeyip yerlerini terk edince hezimet oldu ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sadece dokuz kişiyle birlikte meydanda kaldı. Bunlardan yedisi Ensar'dan, ikisi de Kureyş'ten idi. Onunculan da Allah Resulü'ydü (Sallallahu aleyhi ve Sellem). Müşrikler ona ulaştığında: ''Bunları bizden savacak kişiye Allah merhamet etsin '' deyince Ensar'dan biri kalkıp bir süre gelenlerle savaştı ve öldürüldü. Müşrikler bir daha Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yetiştiklerinde: ''Bunları bizden savacak kişiye Allah merhamet etsin'' dedi ve başka biri onlara karşı savaşıp öldürüldü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), müşrikler kendisine yetiştiğinde bu şekilde diye diye yanındakilerden yedi kişi onları savmak üzere çarpışıp öldürüldü. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu şekilde öldürülenler için ashabına: ''Onlara pek de insaflı davranmadık!'' buyurdu.

(Müslümanlar dağa çekildikten sonra) Ebu Süfyan gelip: "Hubel uludur!" diye seslendi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına: "''Allah daha yüce ve daha uludur! deyin!'' buyurunca sahabe: "Allah daha yüce ve daha uludur!" dediler. Ebu Süfyan: "Bizim Uzza'mız vardır" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), asahabına: ''Ona, ''Allah bizim dostumuzdur, oysa kafirlerin dostu yoktur'' cevabını verin'' buyurdu. Sonra Ebu Süfyan: "Bugün, Bedir gününün karşılığıdır! Bir gün size, bir gün bizedir. Bir gün üzülür, bir gün seviniriz. Hanzala'ya karşı Hanzala, filana karşı filan ... " deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Biz eşit değiliz! Zira bizden öldürülenler diridirler ve rızıklandırılıyorlar. Oysa sizden öldürülenler Cehennemde azap görüyorlar'' karşılığını verdi.

Sonra Ebu Süfyan: "Ölülerinize müsle yapıldı, fakat bizden bir emir ile yapılmış değildir. Ancak ne müsle yapılmasını emrettim, ne de bundan alıkoydum. Müsle yapılmasına ne sevindim, ne de üzüldüm. Müsle yapılması beni ne mutlu, ne de rahatsız etti" dedi. Daha sonra Müslümanlar ölülerine baktıkları zaman Hamza'nın karnının deşildiğini gördüler. Hind onun karnını deşmiş, ciğerini çıkarıp çiğnemiş, ancak yutamamıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) durumu öğrenince: ''Hind ondan bir şeyi yedi mi?'' diye sordu. "Hayır!" dediklerinde, Allah Resulü: ''Allah da Hamza'dan bir parçayı Cehenneme koyacak değildi!'' buyurdu.

Ölülerin namazlarının kılınması sırasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce Hamza'yı öne koyup namazını kıldırdı. Sonra onu kaldırmadan Ensarlı birini getirip Hamza'nın yanına koydu ve onun da namazını kıldırdı. Namazı kılındıktan sonra Hamza yerinde bırakılıp Ensarlı olan kaldırıldı ve yerine başka bir Ensarlı getirildi. Onun da namazı kılınınca Hamza bırakılıp Ensarlı kaldırıldı yerine başka bir Ensarlı getirildi. Bu şekilde o gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hamza'nın yetmiş defa namazını kıldı.

 

[Hasen]